Meme Reddinden Meme Kenesine


Yazan: Kumru Alpaydın, Şubat 2021

Benim emzirme hikayem tam 38 yıl önce, annemin çalışan bir kadın olarak beni emzirememe hikayesiyle başlıyor. Ne zaman bu konu açılsa annem, gözleri hafifçe yere doğru inerek, "Doğum izni 20 gündü, işe döndüm. Sütüm de yoktu zaten, emziremedim seni" der. Bu sözlerin arkasında, ne çok vicdan yükü, ne çok desteksizlik, ne çok yalnızlık olduğunu ancak bebeğim hayatıma katıldığında anladım…

Anne olmaya geç karar verebilmiş, iş hayatının en yoğun döneminde bir kadın olarak, bebek ve doğumla ilgili pek çok konu gibi emzirme konusunu da akışına bırakmış, bir plan yapmak ve bilgilenmek yerine, geleni karşılamaya çalışmayı seçmiştim. Ne hamilelikle, ne doğumla, ne de bebekle ilgili pek bir şey okumuyor, bedenimin 38 yıllık var olma tecrübesinin bu konuları da halledebileceğine güveniyordum. Sorunsuz bir hamilelik ve sorunsuz bir doğum yaşadım. Emzirme konusu ise hiç beklemediğim şekilde iyi başladı. Bebeğim emiyor ve sütüm geliyordu. Bu benim için şaşırtıcı oldu, anneme bedensel olarak aşırı benzerliğim, onun emzirme tecrübesinin benim de emzirme tecrübem olacağını düşünmeme sebep olmuştu ama başlangıç hiç de öyle olmadı.

Bebeğim 7 günlükken, bir mimarlık dergisi için, yazmaya doğumdan önce söz verdiğim ama beklediğimden 3 gün önce gerçekleşen doğum sebebiyle tamamlayamadığım yazımı bitirmek için bilgisayar başına geçtim. Henüz 7 günlük, bu minicik canlıyı, sürekli kucağımda tutmak konusunda çok güçlü bir içgüdüm vardı. Onu bir saniye bile göğsümden ayırmak istemiyordum ama yazmaya söz verdiğim yazıyı bitirememiş olmak da beni çok rahatsız ediyordu. Bitiremediğim işler için ne kadar gerildiğimi bilen ama bebeğimi kucağımdan bırakmak istemediğimi de anlayan eşim bilgisayar klavyemi biraz ileri itip, bir yastığın üzerine yatırdığı bebeğimi klavyenin olması gereken yere koyarak çalışırken emzirmeye devam etmemi sağladı. Bebeğim emiyor, uyuyor, uyanıyor, tekrar emiyordu ve ben de çalışıyordum. Birkaç günlük çalışma ve handsfree emzirmeyle yazı yetişti, benim stres seviyem de normale döndü.


Bebeğimin doğumunun 14. gününde aşılması gereken yeni bir konu bizi bekliyordu. Yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak, stüdyo yürütücülüğü yaptığım üniversitenin final jürileri başlamıştı. Sabahtan akşama kadar süren jürilere, projelerini beraber yürüttüğümüz öğrencileri yalnız bırakmamak için katılmak zorundaydım. Hastane tipi bir pompa kiraladık ve süt sağmaya başladım. İşte o ana kadar her şeyin çok iyi gittiğine olan inancım bir anda yerle bir oldu. Bir taraftan bebeğim emiyor, onun uyuduğu kısacık aralıkta süt sağıyordum ve şişede biriken 10 ml sütü görünce, özgüvenim giderek azalıyor hatta bebeğimin doyduğundan şüphe ediyordum. Benim okulda olacağım 4 günlük jüri maratonunda, eşim evde olacak ve sevgili bakıcımız ile beraber bebeğe benim yokluğumu hissettirmeyecekti. Jüri günü gelip çattığında bebeğe yetecek kadar süt biriktirebilmiş değildim. Hatta sütümün az olduğuna ve bebeğime yetmediğine bile ikna olmuştum. Çevremde olumsuz emzirme tecrübesi olan ne kadar çok kadın olduğunu hep bir ağızdan mama vermem gerektiğini söylediklerinde anladım. Bu kadar çok kadın, her biri tecrübeli annelerdi, emziremediyse ben nasıl emzirebilirdim ki?! Onların sütü yetmediyse benimki nasıl yeterdi?! Mama konusuna hızlıca ikna oldum ve anne memesine en yakın olduğu (!) iddia edilen bir biberonla beraber, mama satın aldım. Ben okulda jürideyken, babası bebeğimizi biberon, sağılmış azıcık anne sütü ve mama ile beslemeye başladı. Okuldan döner dönmez hemen bebeğimi alıp soyunup yatağa giriyordum, ertesi gün tekrar okula gideceğim zamana kadar onu koynumda tutuyor, sürekli emziriyordum. Yine içgüdüsel olarak bebeğimle ten teması kurmak istediğimi, koynumda uyutmak istediğimi, istediği zaman emmesini sağlamaya çalıştığımı şimdi dönüp o günlere bakınca anlıyorum. Jüri günlerini de gayet iyi şekilde atlattık. Tabi artık benim, süt konusunda kendime güvensizliğim ve biberon o günlerin sonucu olarak hayatımızdaydı.

Bebeğim 1 aylık olunca, günde birkaç saat ofise gitmeye başladım. Bebeğimin doğduğu gün bile öğlene kadar çalışmıştım ama bu işlerimi bitirmeme yetmemişti. Devam eden projeler için ofise gidiyor, biraz çalışıyor, işleri yoluna koyuyor ve eve dönüyordum. Bu sırada bebeğim evde biberonla besleniyordu ve ben bizi çok yakında bekleyen tehlikeden habersiz bir şekilde "hem senin de göğsün dinlensin" öğütlerini dinliyordum. Tehlikenin su yüzüne çıkması ve kendini göstermesi çok sürmedi: MEME REDDİ!

O güne kadar memeyi büyük bir istekle emen miniğim bir anda memeye düşman olmuştu. Emzirmeye çalışırken kafasını geriye atıyor, ağlıyor, kafasını sağa sola çeviriyor ama bir türlü emmiyordu. Biberon ile arası ise gayet iyiydi. Defalarca denedim, sonuç değişmedi. O an hissettiğim üzüntüyü şu anda bile çok canlı bir şekilde hatırlıyorum. Hemen elime telefonumu alıp googlelamaya başladım. Neden emmiyordu bebeğim? İlk aklıma gelen ihtimaller, yetersiz olduğumu düşünmeye ne kadar meyilli olduğumu yüzüme vuruyor şimdi.

Search: süt yetmeyen bebek!

Önümde açılan, kaynağı ve niyeti pek belli olmayan onlarca internet sitesini hızlıca gözden geçirdim. Formül mamalardan, ev yapımı tariflere, çeşitli hastalık olasılıklarına varana kadar pek çok şey okudum. Sonra aklım ve duygularım daha da karışmış şekilde bebeği olan arkadaşlarımı aramaya başladım. Bir kaçı bir yıl civarında çalışmamış ve bebeğini de işe başlayana kadar emzirebilmiş, biri meme ucu yaralarından dolayı emzirememiş ama 14 ay boyunca sağarak bebeğine anne sütü vermişti. Bir tanesi ise daha ben hikayemi anlatmaya başlar başlamaz MEME REDDİ dedi. "Biberonu bırakmalısın hemen!" diye de ekledi. Biberonu nasıl bırakabilirdim ki ben yokken aç mı kalacaktı bebeğim? Bana hızlıca cup feeding’den (bardakla besleme) bahsetti, biraz sakinleştirdi ve instagram'dan bir yenidoğanın bardakla süt içtiği bir post gönderdi. Bu post benim ve bebeğimin hala devam eden emzirme serüvenimizin ışığı oldu. Önce o postun olduğu hesabın tüm gönderilerini, arkasından o hesapta önerilen diğer hesapların gönderilerini tek tek okudum. Paylaşılan tüm linkleri, verilen referansları, temas ettiğim her şeyi okudum. Okudukça çaresizlik hissim azalıyor, anlamaya başlıyordum.

Kendimle, bebeğimle, memelerimle, sütümle hatta annemin 20 günlük kısacık ve insafsız doğum izni yüzünden hiç inşa edilememiş sütüyle, anneannemin "oğlan çocuğu çok emzirilmez hevesli olur" denilerek elinden alınmış sütüyle yeniden tanışıyordum. Çok geç kalmamış olduğumu umarak, önce bebeğimi uykuda emzirmeye başladım. Sonra hemen bir flowcup edindim. Bakıcımıza da eşime de ben yokken bebeğimizi nasıl besleyeceklerini anlattım ve biberonu yok ettim. Ben çözüm bulduğumu düşünerek çok sevinmiştim ama bu sefer alışık olduğum desteği eşimden bile göremedim. Kimse biberonun suçlu olduğuna inanmak istemiyordu. Bardak veya flowcup hem bakıcımıza hem eşime hem de anneme çok tehlikeli geliyordu. Onlara göre bebek memeyi reddediyordu çünkü benim sütüm yeterince gelmiyordu. Okuduklarım olmasaydı bu tepkiler belki direncimi kırardı ve biberon tekrar ortaya çıkardı ama çıkmadı. Ben bebeğimi en az iki yıl emzirmeye niyetliydim artık ve çalışmam, okul ya da başka şeyler buna engel olmayacaktı.

Evdeyken bebeğimle yapışık yaşamaya başladım. "Kucağa alıştırıyorsun, sen yokken zor oluyor" diyen sesleri de "memede uyutma sonra mahvolursun" diyenleri de duymamaya başladım. Okulda ya da ofiste olmadığım her an bebeğim kucağımdaydı, istediği zaman emiyor, memede uyuyor, teni tenime değiyordu. Bebeğimden ayrı kaldığım anlarda da mutlaka süt sağıyordum. Hem de artık, çıkan sütün miktarıyla hiç ilgilenmeden sağıyordum. Süt kaynağımı korumak için sağım yaptığımı, memelerimin bebeğimin ihtiyacına uygun miktarda ve özellikte süt ürettiğini, sağım ile çıkan miktarın bebeğim emdiğinde çıkandan yüksek ihtimalle daha az olduğunu bilerek sağıyordum. Giderek daha çok süt biriktirdim ayrı kaldığımız zamanlarda yaptığım sağımla. Birgün hiç mama verilmesine gerek kalmayacak kadar süt sağmayı başardım. Ertesi gün mama kutusunu da çıkardım hayatımızdan.


Şimdi bebeğim 13 aylık. Hala süt kaynağımı korumak için sağım yapıyorum. Bebeğim emmeyi çok seviyor. Geceleri beraber uyuyoruz ve uyanıp uyanıp istediği kadar emiyor. Geceleri emzirmememi söyleyenleri, uyku eğitiminden bahsedenleri, sütümün suya dönüştüğünü iddia edenleri asla duymuyorum. Kulağımın seçici geçirgen bir filtresi var sanki artık, vicdanımın azıcık bile titrediği aklıma ve duygularıma uymayan hiç bir şeyi duymuyorum. Bebeğim istediği sürece ve istediği kadar emecek. Bu ona verebileceğim güzel şeylerden sadece biri, hayatımız boyunca daha niceleri olacak. Emzirmemek dünyanın sonu değil ama emzirmeyeceksem de bu benim ya da bebeğimin seçimiyle olmalı. Bilgisizliğim yüzünden, başkaları öyle istiyor diye ya da herkes tarafından kabul görmüş yanlış bilgiler yüzünden değil!

Şimdi bizim serüvenimizin kahramanlarına bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Tüm kalbimle teşekkür ediyorum; @mugem.m (Müge Özmen, meme reddi teşhisi koyan sevgili arkadaşım, meslektaşım), @blwbebeği (yenidoğan cup feeding postunun sahibi), @charlotte_emzirme.destekcisi_ (tüm postlarını okuduğum, bebeğimi ve bedenimi anlamamı sağlayan insan), @izmiremzirmedanismani (Seda Diri İliç, postlarının altındaki her yoruma üşenmeden cevaplar yazan, mesajlarımı cevaplayan, anlamamda kocaman payı olan insan. Bir de “meme kenesi” isminin mucidi. Benim bebeğimin de evdeki adı Meme Kenesi 😊)

Kumru Alpaydın, Şubat 2021





La Leche League Türkiye
La Leche League Türkiye

La Leche League, emzirmek isteyen kadınlara, destek, teşvik, bilgi ve eğitim vermeye kendini adamış, kâr amacı gütmeyen, her hangi bir mezheple bağlantısı olmayan uluslararası bir örgüttür.